‘Endokrin Hastalıklar’ kategorisi için arşiv

KAN ŞEKERİ DÜŞÜKLÜĞÜ

21.09.2008

Kan şekeri düşüklüğü nedir?

Herhangi bir nedenle vücutta glikoz eksildiği zaman ortaya çıkan belirtilerdir.

Kan şekeri düşmesinin nedenleri nelerdir?

Şeker hastalığı tedavisine bağlı

Uzun egzersizler sonrası

Uzun süre aç kalma

Barsak ameliyatı geçirenlerde yemek sonrası (more…)

Bu yazı toplamda 394, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Polikistik Over Sendromu

21.09.2008

Tıp literatüründe bir çok isimle anılan PKOS üreme çağında ki kadınlarda tedavi edilme ihtimali en yüksek kısırlık nedenidir. PKOS genel olarak üreme sistemi ile ilgili bulgular vermesine rağmen sistemik bir hastalıktır, diğer bir değişle sadece üreme organlarını değil bir çok başka organı da etkiler.

Hastalık ortalama her 10 kadından birini etkiler ancak etkilenen kadınların büyük çoğunluğu evliliklerinin ilerleyen yıllarında çocuk sahibi olamadıkları gerekçesi ile doktora başvurduklarında bu hastalığı öğrenirler. Hastalık tam olarak tedavi edilemesede yol açtığı problemlerin büyük çoğunluğu önlenebilir. Bunun için en önemli adım kişinin hastalığının farkına varması ve uygun bir sağlık kurumuna başvurmasıdır. (more…)

Bu yazı toplamda 1104, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

MENOPOZ

21.09.2008

Doğada ki her şey gibi insanlarda da hayat bir döngü şeklinde ilerler. En klasik söylemi ile anne rahminde ki iki hücreden önce bebek oluşur, sonra büyümeye gelişmeye başlar ve en nihayetinde yaşlanarak ölür. Bu genellemeyi vücudumuzda ki fizyolojik olayların birçoğunda da görebiliriz. Kadınlar özelinde konuya baktığımız da en göze çarpan adet döngüsüdür. Adet döngüsünün başlangıcı anne karnın da iken başlar. Milyonları bulan yumurtalar ilk defa gebelikte oluşmaya başlar. Daha sonra doğuma kadar sayısı azalır ve doğumda sabittir. Doğumdan ergenlik dönemine kadar yumurtalarda herhangi bir değişim gözlenmez. Ergenlik ile beraber yumurtalar her adet döneminde gelişim göstermeye başlar ve yumurtlamanın olduğu dönem ya gebelik ile sonuçlanır ya da adet döneminin sonunda kanama ile atılır. Menopoz işte bu doğurganlık döneminin sonuna denir. Kelime anlamı adet görülmesinin sonlanması ya da son adettir. Ancak tıbbi anlamda daha geniş bir dönemi anlatmaktadır. Son adet görmeden birkaç sene önce adet düzensizlikleri baş göstermeye başlamıştır. Hastanın şikayetleri bu dönemde başlar ve son adetten ortalama beş sene sonrasına kadar devam eder. Bu dönemler kadınlar için genelde sancılı dönemlerdir.

Öncelikle dikkat çekmemiz gereken olgu menopozun sadece adet döngüsünün sonu olduğudur. Yani toplumda ki genel inanışın aksine kişiler hayatlarına normal şekilde devam edebilirler. Diğer bir değişle menopoz hayattaki son nokta değildir. Yaklaşık olarak 150 yıldır farkında olduğumuz bir olgudur. Kadınların büyük çoğunluğu 50 yaş civarında menopoza girerler. Yaklaşık %1’lik bir kısım ise 40 yaş öncesi menopoza girerler. Bu sınırın genetik olarak belirlenildiğine inanılmaktadır. Genel inanışın aksine ilk adet kanamsının yaşı, emzirme, doğum kontrol haplarının kullanımı, ırk, eğitim, boy, en son gebelik yaşı gibi faktörler menopoza girme yaşını etkilemez. Ancak sigara gibi yumurta hücrelerinin ölmesine sebep olan faktörler menopoza girme yaşını öne çekebilirler.

Tıbbi olarak iki tür menopoz kabul edilir. Bunlardan birincisi fizyolojik olan ve yukarıda bahsettiğimiz türdür. İkincisi ise kimi durumlarda yumurtalıkların ve/veya rahmin alınmasıdır. Sadece rahmin alındığı durumlarda adet kanaması görülmez ancak hormonal olarak normal denge korunurken, yumurtalıkların alındığı durumlarda menopoz benzeri tablo ortaya çıkar.

Bu yazı toplamda 582, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

OSTEOPOROZ

21.09.2008

ünümüzde teknolojinin ve kitlesel iletişim araçlarının gelişmesi sonucu en fazla farkında olunan rahatsızlıklardan biri de osteoporozdur. Yaygın olarak bilinen ismi ile kemik erimesi. Hastalıktaki problem kemiği oluşturan içeriğin azalmasıdır. Kemik yapı artık eskisi ile aynı kalitede değildir. Özellikle menopoza giren kadın sayısının artması ile osteoporozda ki hasta sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Osteoporozun bireylerde yansıması genelde geç ama kalıcı olur. Ana kemiklerde travma olmadan olan kırılmalar en sık görülen şikayetlerdir. En sık olarak omurları daha sonra azalan sıklıkla kalça ve bileklerde görülür.

Hastalığın riski yaşla birlikte artarken ailesinde özellikle de ailedeki kadın bireyler kemik erimesi öyküsü olan bireyler için artmış risk söz konusudur. Yaş söz konusu olduğunda riski arttıran en önemli faktör menopozdur. Az kalsiyumlu gıdalarla beslenme, hayatında egzersize yer vermeyen kişiler, sigara, alkol kullananlar, steroid ve tiroid ilaçlarını kullananlar ekstra risk altındadırlar.

Hastaların önemli bir kısmında bir şikayet olmamasına rağmen çekilen grafilerde tasadüfi kırıklar görülür. Bu kırıklardan kalça kırıkları hem hastanın genel durumu açısından hem de hayati tehlike açısından ayrıca bir öneme sahiptir.

Tanı için özellikle risk altında ki kişilere yıllık kemik yoğunluğu ölçümü yapılır. Hastanın sonuçları bulunduğu toplumdaki kendi yaş grubunda ki insanların ortalaması ile karşılaştırılır.

Burada değinmemiz gereken bir diğer konu ise osteopenidir. Osteopeni osteoporozdan bir önceki basamaktır. Kemik artık zayıflamaya başlamıştır. Rutin kemik yoğunluğu ölçümleri sırasında tesadüfi olarak bulunur. Genel destekleyici tedavi ile kişler normal kemik yoğunluğuna ulaşırlar.

Bu yazı toplamda 372, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

JİNEKOMASTİ

21.09.2008

Erkek meme dokusunun aşırı büyümesi demek olan jinekomasti, gerek toplumsal önyargılar gerekse bireylerin bu konuyu yeterince önemsememesi nedeni ile çokca gözardı edilen bir hastalıktır. Genel olarak kadınlarda baskın hormon olan östrojenin erkeklerde yüksek olmasına bağlanan jinekomastinin aslında pek çok sefer gerçek sebebi bilinememektedir. Bulunabilen sebepler arasında siroz, digoksin, cimetidin gibi kimi ilaçlar ve vücut geliştirme en sık görülenlerdir. Jinekomasti bir kez oluştuktan sonra ilaçla tedavisi mümkün değildir. Hastalığın tedavisi cerrahidir. Özellikle gençlerde psikolojik problemlere yol açma ihtimali nedeniyle daha önceliklidir.

Bu yazı toplamda 5740, bugün ise 5 kez görüntülenmiş

ADET DÜZENSİZLİĞİ

21.09.2008

Herhangi bir rahatsızlığı olmayan sağlıklı bir bayanda adet dönemi 21 ila 35 gün arasındadır. Adet döneminin belirtilen sürelerden farklı olması, kanama miktarının fazla olması veya uzun sürmesi ya da iki kanama arasında lekelenme veya kanama olması genel olarak adet düzensizliği başlığı altında toplanmaktadır.

Normal bir şekilde sürmesi beklenen bu süreçte değişikliklere yol açan nedir bakacak olursak hormonal değişiklikleri ilk sırada görüyoruz. Bunu yumurtalıktaki kistler, rahim ve rahim ağzındaki polip adlı oluşumlar, çoğunlukla hormonal dengesizliğe bağlı olarak oluşan rahim içi tabakanın aşırı kalınlaşması ve rahim içi kanserler izler. Bunların dışında disfonksiyonel uterin kanama dediğimiz ve sebebi belirlenememiş bir grup da bulunmaktadır.

Adet döngüsü östrojen ve progesteron denen iki hormonun kontrolü altındadır. Döngünün ilk yarısında östrojen miktarı yüksek iken yumurtlama(ovulasyon) ile başlayan iki yarıda ise progesteron hakimdir. İlk devrede östrojen rahim içini gebelik için hazır hale getirir. Bu dönemde rahim duvarı kalınlaşır. Eğer ovulasyon gerçekleşir ise östrojen miktarı düşer, gebeliğin devamını sağlayacak olan progesteron hızla yükselir. Ancak eğer ovulasyon gerçekleşmez ise progesteron artmayacak ve östrojen miktarı yüksek kalmaya devam edecektir. Buda rahim iç duvarının kalınlaşmaya devam etmesine neden olacaktır. Bir süre sonra kalınlaşan duvar yavaş yavaş dökülmeye başlayacak ve bu kişide gecikmiş adet, ara kanama veya lekelenme olarak kendini gösterecektir.

Adet kanaması olmayan ya da gecikmesi olan cinsel olarak aktif bir bayanda akla ilk gelecek olgu gebeliktir. Ancak altı ay veya daha uzun süre adet göreme (amenore) söz konusu olduğunda gebelikte mevcut değilse ileri tetkiklerin yapılması gereklidir. Bu durum ani kilo kaybı, aşırı stres gibi durumların ardından gelişebileceği gibi kafa içini ilgilendiren kimi kanserlerinde belirtisi olabilir.

Ergenlik dönemine baktığımızda ise adet düzensizliği çoğu ergenlerin ilk yıllarında sık karşılaştıkları bir problemdir. Yaklaşık olarak 1- 1,5 yıl kadar süren bu dönemin çoğu zaman nedeni henüz tamamen olgunlaşamamış olan hormonal sistemdir. Ancak ilerleyen dönemlerde de benzer problemlerin devam etmesi halinde mutlaka hekime başvurulmalıdır.

Aynı şekilde menopoz döneminde de eski düzenini kaybeden hormonal denge yüzünden adet düzensizlikleri görülebilir.

Bu yazı toplamda 706, bugün ise 0 kez görüntülenmiş