‘depresyon’ etiketinin bulunduğu yazilar

TALASEMİ

24.09.2008

Hemoglobinin yapısal anormalliklerinden sık görülen bir diğeri ise talasemilerdir. Klinik olarak çok farklı seyreden türleri vardır.

Talasemi taşıyıcılığı denilen türde kişilerin genelde şikayetleri olmaz. Bunlar teadüfen yapılan incelemeler sonrasında yakalanır ve genel durumları çok iyidir. Sadece genetik danışmanlık önerilir. Çünkü bu kişiler eğer akraba evliliği ya da aynı köy, mahalle gibi genetik olarak yakın ilişki içindeki biri ile evlenir ise çocuklarında talasemi görülme olasılığı artar.

Cooley anemisi denilen talasemi ağır seyrettiği türünde ise kişiler doğumda normaldir. (more…)

Bu yazı toplamda 2331, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

ORAK HÜCRELİ ANEMİ

24.09.2008

Hemoglobin kırmızı kan hücrelerinin yapısında bulunan ve kanın asıl oksijen taşıyan yapısıdır. Dolayısıyla yapısında ki, yapımında ki herhangi bir problemde kansızlık belirtileri ortaya çıkar. Dünyada en sık rastlanan hemoglobin anormalliği ise orak hücreli anemidir. hemoglobinin yapısında genetik bir anormallik vardır. Özellikle oksijen miktarının azaldığı durumlarda kırmızı kan hücreleri şekil değiştirip orak halini alır. Bu değişim normalde rahatlıkla geçebildiği damarlardan geçmelerini zorlaştırır ve kan hücrelerinin parçalanmasına neden olur. Hastaların genelde el ve ayaklarda ağrı şikayetleri olur. Bunlar buradaki damarların tıkanıklığına bağlıdır. İnfeksiyon, alkol, susuz kalma, soğuk, cerrahi işlemler bu durum provoke edebilir. Bir diğer başvuru şekli ise parvovirüs denen bir virüs nedeniyle kan hücre yapımının tamamen bozulmasıdır. Aplatik kriz denen bu tablo genellikle kişinin hayatında sadece bir kez olur, o da çocukluk çağında olur. Erişkinlerde pek rastlanmaz. Bu kişilere tanı koymak için hemoglobin elktroforezi yapılır. Tanı konulduktan sonra kişiye gerekli önlemler anlatılır. Bu hastalara kan verilmesi kontrendikedir. Genel durumu ve şikayetleri daha da kötüleştirir.

Bu yazı toplamda 1689, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

APLASTİK ANEMİ

23.09.2008

Anemi türlerinden biride aplastik anemidir. Kanda kan hücrelerinin düşük olması ile karakterize bir hastalıktır. Yani yapılan tam kan sayımında lökositler, eritrositler ve trombositler belirlenen değerlerin altındadır. Her yaşta görülebilmesine rağmen en çok gençlerde karşımıza çıkmaktadır. Genellikle sebebi bilnemezken bulunabilen sebepler arasında en sık rastlananlar radyasyona maruz kalma, benzen maruziyeti, hepatit C, ilaçlar ve kimi genetik rahatsızlıklardır. Hastaların genelde ilk şikayetleri kanamadır. Daha sonra kansızlık şikayeti ile başvurur, tekrarlayan enfeksiyonlarla başvuru ise nadirdir. Gece terlemesi, kilo kaybı gibi şikayetlerin olmaması tümoral lezyonlardan ayırır. Yapılan kemik iliği biopsisi ile kesin tanı konulur. Kanama ve enfeksiyon en sık ölüme sebebiyet veren şikayetlerdir. Hastalığın tedavisinde ilk tercih kemik iliği naklidir. Ayrıca kimi yeni nesil ilaçlar da tedavi de kullanılmaktadır.

Bu yazı toplamda 1714, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

PERNİSYÖZ ANEMİ

23.09.2008

Anemi türlerinden bahsederken değindiğimiz B12 vitaminin eksikliğine bağlı olan aneminin bir alt türü özel olarak değinilmeyi haketmektedir. B12 eksikliğinin yetişkinlerdeki en sık sebebidir. Daha çok 30 yaşın üstündeki kişilerde görülür. Hastalığın en önemli nedeni vücudun kendi mide hücrelerini yabancıymış gibi tanıyıp kendi kendisine saldırmasıdır. Bu mide hücrelerinin zarar görmesine yol açar. Sonuçta B12 vitaminin emilimi azalır ve buna bağlı bulgular görülmeye başlar. En başta görülen şikayetler anemiye bağlı halsizlik, çabuk yorulma, kimi durumlarda çarpıntı; B12 sinir sisteminde de kullanıldığı için aşırı sinirlilik, pozisyon hissinde kayıp, depresyon, halüsinasyon, kol ve bacaklarda uyuşma, tat, koku ve görme duyularında bozukluklar, paranoya, mani, panik; dilde büyüme, ağrı, kızarıklık ve bazı durumlarda hafif dereceli sarılık olabilir. (more…)

Bu yazı toplamda 5273, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Polikistik Over Sendromu

21.09.2008

Tıp literatüründe bir çok isimle anılan PKOS üreme çağında ki kadınlarda tedavi edilme ihtimali en yüksek kısırlık nedenidir. PKOS genel olarak üreme sistemi ile ilgili bulgular vermesine rağmen sistemik bir hastalıktır, diğer bir değişle sadece üreme organlarını değil bir çok başka organı da etkiler.

Hastalık ortalama her 10 kadından birini etkiler ancak etkilenen kadınların büyük çoğunluğu evliliklerinin ilerleyen yıllarında çocuk sahibi olamadıkları gerekçesi ile doktora başvurduklarında bu hastalığı öğrenirler. Hastalık tam olarak tedavi edilemesede yol açtığı problemlerin büyük çoğunluğu önlenebilir. Bunun için en önemli adım kişinin hastalığının farkına varması ve uygun bir sağlık kurumuna başvurmasıdır. (more…)

Bu yazı toplamda 2579, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

MENOPOZ

21.09.2008

Doğada ki her şey gibi insanlarda da hayat bir döngü şeklinde ilerler. En klasik söylemi ile anne rahminde ki iki hücreden önce bebek oluşur, sonra büyümeye gelişmeye başlar ve en nihayetinde yaşlanarak ölür. Bu genellemeyi vücudumuzda ki fizyolojik olayların birçoğunda da görebiliriz. Kadınlar özelinde konuya baktığımız da en göze çarpan adet döngüsüdür. Adet döngüsünün başlangıcı anne karnın da iken başlar. Milyonları bulan yumurtalar ilk defa gebelikte oluşmaya başlar. Daha sonra doğuma kadar sayısı azalır ve doğumda sabittir. Doğumdan ergenlik dönemine kadar yumurtalarda herhangi bir değişim gözlenmez. Ergenlik ile beraber yumurtalar her adet döneminde gelişim göstermeye başlar ve yumurtlamanın olduğu dönem ya gebelik ile sonuçlanır ya da adet döneminin sonunda kanama ile atılır. Menopoz işte bu doğurganlık döneminin sonuna denir. Kelime anlamı adet görülmesinin sonlanması ya da son adettir. Ancak tıbbi anlamda daha geniş bir dönemi anlatmaktadır. Son adet görmeden birkaç sene önce adet düzensizlikleri baş göstermeye başlamıştır. Hastanın şikayetleri bu dönemde başlar ve son adetten ortalama beş sene sonrasına kadar devam eder. Bu dönemler kadınlar için genelde sancılı dönemlerdir.

Öncelikle dikkat çekmemiz gereken olgu menopozun sadece adet döngüsünün sonu olduğudur. Yani toplumda ki genel inanışın aksine kişiler hayatlarına normal şekilde devam edebilirler. Diğer bir değişle menopoz hayattaki son nokta değildir. Yaklaşık olarak 150 yıldır farkında olduğumuz bir olgudur. Kadınların büyük çoğunluğu 50 yaş civarında menopoza girerler. Yaklaşık %1’lik bir kısım ise 40 yaş öncesi menopoza girerler. Bu sınırın genetik olarak belirlenildiğine inanılmaktadır. Genel inanışın aksine ilk adet kanamsının yaşı, emzirme, doğum kontrol haplarının kullanımı, ırk, eğitim, boy, en son gebelik yaşı gibi faktörler menopoza girme yaşını etkilemez. Ancak sigara gibi yumurta hücrelerinin ölmesine sebep olan faktörler menopoza girme yaşını öne çekebilirler.

Tıbbi olarak iki tür menopoz kabul edilir. Bunlardan birincisi fizyolojik olan ve yukarıda bahsettiğimiz türdür. İkincisi ise kimi durumlarda yumurtalıkların ve/veya rahmin alınmasıdır. Sadece rahmin alındığı durumlarda adet kanaması görülmez ancak hormonal olarak normal denge korunurken, yumurtalıkların alındığı durumlarda menopoz benzeri tablo ortaya çıkar.

Bu yazı toplamda 1360, bugün ise 6 kez görüntülenmiş