‘karın agrısı’ etiketinin bulunduğu yazilar

APANDİSİT

25.01.2009

Toplumda en çok bilinen hastalıklardan biri olan apandisit karnında ağrısı olan herkesin kendi başına gelmesinden korktuğu bir hastalık olarak popülaritesini korumaktadır. Apandisit, appendiks denilen ince barsak ile kalın barsağın birleştiği bölgeye yakın bir yerleşim gösteren, genellikle karnın sağ alt kısmında bulunana bir barsak parçasıdır.

Appandiks denen bu organ diğer barsak kısımlarına göre biraz daha küçük ve kör sonlanan bir organdır. Bu yüzden barsakla birleşen kısmında tıkanıklığa yol açacak her durum apandisit için bir risktir. Bu açıklığın tıkandığı durumlarda appendiks önce ödemlenir ve şişer. Eğer tıkanıklık kendiliğinden açılır ise sorun ortadan kalkar. Ancak tıkanıklığın devam etmesi durumunda ise şikayetler artar. Kişi bir sağlık kurumuna başvurmada geç kalır veya tanı geç konulur ise appendiksin yırtılması durumu söz konusudur. (more…)

Bu yazı toplamda 3855, bugün ise 2 kez görüntülenmiş

BÖĞÜR AĞRISI

10.12.2008

Böbrek hastalıklarına ait en önemli şikayetlerden biri olan böğür ağrısı insan hayatında olabilecek en şiddetli ağrılardan biridir. Bu ağrının kendine özgü bir şekli vardır. Var olan ağrı tüm gün kendini hissettirir, neredeyse hiç kaybolmaz ancak gün içinde ataklar halinde şiddetlenir. Bu ataklar esnasında ağrının şiddeti kişiyi kıvrandıracak kadar yüksektir. Ataklar dışında kişinin ağrısı olsa bile, bu ağrı günlük işlerini yerine getirmesine engel değildir. Ağrı eğer böbrek kaynaklı ise sırt bölgesinde, belde, karında, kasıkta veya genital organlarda yerleşmiştir veya ilerleyen süre ile birlikte buralara da yayılır. Böbrek taşının ağrısına göre daha hafif bir ağrıdır ve hastalarda bulantı kusma çok sık görülmez. Daha çok böbrekte ki iltihabi olaylarda, böbrek damarlarının tıkanıklıklarında, idrar yollarında ki tıkanıklığa bağlı olarak böbrekte idrarın göllenmesi gibi olaylar böbrek kaynaklı böğür ağrısına neden olur. Böbrekte ki kistlerin patlaması ve gene böbrekte ki bir kanserin kanaması da benzer bulgulara yol açacaktır.

Bu yazı toplamda 27438, bugün ise 4 kez görüntülenmiş

CİNSEL TEMASLA BULAŞAN HASTALIKLAR

03.12.2008

Cinsel temasla bulaşan hastalıklar önceleri sayı ve çeşit bakımından çok fazla önem arzetmez iken günümüzde cinsel deneyime başlama yaşının giderek düşmesi ve birden fazla kişiyle cinsel ilişkiye girme gibi faktörlere de bağlı olarak gündemi oluşturmaya başlamıştır. Gonore, bel soğukluğu, şankroid, hepatit b, hepatit c ve HİV gibi hastalıklar bu gruptadır. Bu hastalık tablolarının çoğunda kadınlarda şikayetler belirgin değildir. Bu da hastalığın eşler arasında yayılmasını kolaylaştırır. Uzun vadede kısırlık, dış gebelik, kanser gelişimi, düşük, bebekte enfeksiyon ve ölüme kadar varabilecek sorunlara yol açabilir. (more…)

Bu yazı toplamda 2834, bugün ise 9 kez görüntülenmiş

BARSAK MALROTASYONU VE VOLVULUS

16.11.2008

Barsaklar anne karnında ki gelişim sürecinde belli evrelerden geçerek erişkin hayatta ki yerine ve şekline gelir. Bu sürecin herhangi bir aşamasında meydana gelen bir problem süreci durdurabilir ve barsaklar normal yerine yerleşemez veya normal de belli açılarda dönerek oluşturdukları şekli oluşturamazlar. (more…)

Bu yazı toplamda 2777, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

BÖBREK TAŞI

03.11.2008

Toplumda sık karşılaşılan, hemen hepimizin hayatında en az bir kez yaşamış, görmüş veya duymuş olduğu hastalık. Taşların tam olarak ne zaman oluşmaya başlamış olduğu öğrenilemese de şikayetlerin başlamasıyla kendini belli eden bir rahatsızlıktır. Nedeni tam olarak bilinememekle beraber beslenme alışkanlıkları, az sıvı tüketimi, genetik yatkınlık, bazı ilaçlar ve hastalıklar başta gelen risk faktörleri olarak göze çarpmaktadır. Başta dediğimiz gibi taşlar oluşmaya başladıktan çok sonra bulgu verirler. Eğer yeterince küçüklerse şikayet oluşturmadan kendiliğinden düşerler ve kişi bunun farkına varmaz. Ama bunun dışında bir grupta sadece idrarda renk değişikliği, kan gibi şikayetlerle bulgu verebileceği gibi bir kısmı da çok şiddetli böğür ağrısı, yumurtalıklara yayılan karın ağrısı olabilir. (more…)

Bu yazı toplamda 5733, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

DİABET

21.09.2008

Gün geçtikçe yaşlanan ve yorulan dünyamızda giderek artan bir problem; Diabetes mellitus ya da diabet ya da daha çok bilinen adıyla şeker hastalığı. Kanda ki şeker seviyesinin belirlenen sınırların üstünde seyretmesi ile karakterize bir hastalıktır. Vücudumuzda şekerin dengelenmesinde görevli hormonlardan insülin metabolizmasındaki bir bozukluktan kaynaklandığı bildirilmiştir. Ana problem ya pankreastan salınan insülin miktarında azalma ya da salınan insüline hedef organların gösterdiği dirençtir. Bir insan ömrü yeterince uzun olur ise mutlaka şeker hastalığına yakalanır, çünkü geçen yıllarla birlikte pankreasta yorulma, yıpranma olacaktır. Bu da salınan insülin miktarında azalmaya yol açacaktır. (more…)

Bu yazı toplamda 4688, bugün ise 2 kez görüntülenmiş