Gün geçtikçe yaşlanan ve yorulan dünyamızda giderek artan bir problem; Diabetes mellitus ya da diabet ya da daha çok bilinen adıyla şeker hastalığı. Kanda ki şeker seviyesinin belirlenen sınırların üstünde seyretmesi ile karakterize bir hastalıktır. Vücudumuzda şekerin dengelenmesinde görevli hormonlardan insülin metabolizmasındaki bir bozukluktan kaynaklandığı bildirilmiştir. Ana problem ya pankreastan salınan insülin miktarında azalma ya da salınan insüline hedef organların gösterdiği dirençtir. Bir insan ömrü yeterince uzun olur ise mutlaka şeker hastalığına yakalanır, çünkü geçen yıllarla birlikte pankreasta yorulma, yıpranma olacaktır. Bu da salınan insülin miktarında azalmaya yol açacaktır. Ailesinde şeker hastası olan kişiler ise genetik olarak yatkın olmaları nedeni ile toplumdaki diğer kişilerden daha yüksek riske sahiptirler. Risk altındaki bu kişiler önlemlere yeterince uyarlar ise büyük sıkıntılar yaşamadan uzun yıllar rahat ederler, ancak bu onların normal populasyondan daha önce bu hastalığa yakalanma ihtimalini ortadan kaldırmaz. Ancak bu kişiler genel önlemelere uymadıkları sürece erken yaşlarda bu hastalığa yakalanmaktan kurtulamazlar.

SİNSİ HASTALIK

Hastalığın hastaları ve hekimleri en çok zorlayan tarafı ise yıllar boyunca hiçbir belirgin şikayet vermeden varlığını sürdürmesi işte tam da bu yüzden hastalar tarafından yeterince önemsenmemesi. Kişi ilk defa şikayetler ile geldiğinde çoğu zaman çeşitli organlar zarar görmeye başlamıştır. İlk başlar da sık görülen ancak çok da önemsenmeyen şikayetleri soğuk terleme, ağız kuruluğu, çok su içme, sık idrara çıkma, aşırı sinirlilik gibi sıralayabilirsek de hastalar kimi zaman bunların hiç biri olmadan yapılan rutin kontroller sırasında da yakalanabilmektedir.

NEDEN ÖNEMLİ?

Şeker hastalığı sessiz ilerlemesi ve kişide rahatsızlık oluşturacak şikayetlere yol açması nedeniyle hekimleri tedirgin eden hastalıkların başında gelir. Genel olarak damarları, böbrekleri, kalbi ve gözleri etkileyen bir hastalıktır. Basit önlemler ile engellenebilecek bir çok rahatsızlık kişilerin kalp krizi geçirmesine, uzuvlarının kesilmesine, körlüğe, böbrek yetmezliğine ve kalp yetmezliğine yol açabilir.

Tüm problemlerin ana nedeni kandaki şeker seviyesinin vücut tarafından normal sınırlara (<110mg/dl) çekilememesidir. Vücutta serbest halde dolanan şeker öncelikle damarlarda birikmeye başlar, bu da organların genel dengesini bozarak yukarıda ki hastalıklara yol açar.

BELİRTİLER

Şeker hastalarında başlangıç şikayetleri iki sebepten dolayıdır. Kan şekerinin yüksek olması ve vücudun enerji ihtiyacını yağlardan elde etmeye çalışması sonucunda oluşan keton isimli ürünlerin etkisi ile.

Şeker yüksekliğine bağlı olarak idrara çıkma da artış, sık su içme, ciltte kuruluk, enerji kaybı, çabuk yorulma, görmede bulanıklık, sinirlilik görülürken, keton miktarının artmasına bağlı olarak bulantı, kusma, yorgunluk, karın ağrısı, derin solunum, nefeste aseton kokusu, kilo kaybı, solunumun derinleşmesi, baygınlık gibi şikayetlere yol açmaktadır.

TİPLERİ

Tip 1 DM

Toplumdan topluma değişiklik göstermekle birlikte genelde daha nadir görülen diabet tipidir. Genelde gençlerde ve zayıf kişilerde görülür. Aile diabet hastası genelde yoktur. Bazen basit enfeksiyonları takiben ama genelde vücudun kendi dokusunu yabancıymış gibi görüp kendi kendine saldırması, pankreası harap etmesi ve sonuçta insülin yapılamaması ile oluşur. Bu kişiler ömür boyu insüline bağımlıdır.

Tip 2 DM

En sık görülen diabet tipidir. Daha sık ileri yaşlarda görülür. Bu kişilerde genelde eşlik eden başka sistemik hastalıklar – hipertansiyon, hiperlipidemi, hareketsiz yaşam – bulunmaktadır. Aile öyküsü bu kişilerde bulunmkatadır. Bu kişilerin vucudun da insülin olmakla birlikte, insülin organlar tarafından alınamamaktadır. Sonuçta kan şeker seviyesi ve insülin seviyesi yüksek seyretmektedir. Bu kişilerde en büyük sıkıntı infeksiyon veya travma gibi durumları takiben kişilerin komaya kadar ilerleyen tabloya girmesidir ki tip 2 diabet hastalarının doktora en sık başvuru şekli budur. Bu kişilerde insülinin organlar tarafından alınmasını sağlayan veya kan şeker seviyesini azaltan ilaçlar kullanılmaktadır.

Gebelik Diabeti

Gebelik insan doğası içinde fizyolojik olarak gelişen bir olaydır. Gebe olmayan insanda olduğu gibi gebelerde de şeker hastalığı görülebilmektedir. Fakat gebelerde önem arz eden durum tanının zamanında konulup konulmasıdır. Eğer önceden şeker hastalığı tanısı almış ise bu kişi gebelik esnasında insülin kullanımına devam etmelidir. Ancak eğer gebelik esnasında ilk defa olarak yakalanmışsa bebeğin sağlığı açısından daha bir önem arz etmektedir. Çünkü yüksek şeker seviyeleri bebeğin kanında şekerin yükselmesini sağlarken annede ki yüksek insülin bebeğe geçemeyecek, bebek kendi insülinini daha fazla miktarda salgılamak zorunda kalacaktır. Doğumöncesinde bebeğin iç organlarında ve uzuvlarında aşırı büyümeğe yol açan bu durum doğum sonrasında anneden gelen yüksek şeker miktarının da düşmesi nedeni ile bebeğin kanında ki şeker seviyesinin aniden düşmesine neden olmaktadır. Buda bebek için hayati tehdit eden bir durumdur.

Bu yazı toplamda 3120, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Bu yazı 09.21.2008 tarihinde saat 07:02 de yazıldı ve Endokrin Hastalıklar kategorisinde listelendi. Bu yazı ile ilgili her tür değişikliği RSS 2.0 ile takip edebilirsiniz. Yorum yapabilir, veya trackback verebilirsiniz.